30 Ekim 2016 Pazar

"Ağladığın gecelerde şarkılar söyle kurtulursun..."



Güneş açsa geçecek miskinliğim.
Evin tamamını temizlemeden yorulmak, durulmak da nesi.
Yudum yudum tüketiyor bir şey takatimizi sanki.
Sen de öylesin biliyorum.
Zaman zaman da olsa kalkmıyor kolun hiçbir şeye.
İçinde kanat çırpan minik güvercinle ilgilenmeye sıra gelmiyor birtürlü.
Sahi,
hobilerin vardı senin değil mi?
Yapmaktan keyf aldıkların.
Dudağının kenarındaki suratına yakışan o inca çizgiler
ayak üstü muhabbetlerde ortaya çıkıyor artık.
Kime sorsam bir koşşturmaca içinde.
'Zaman'diyor, 'hızlı geçiyor.'
Ben de öyleyim işte.
Ne zaman geliyor yatma vakti bilmiyorum.
Ancak kanepeye uzanınca hissediyorum yorgunluğumu.
Muhasebe yapınca da yürek sızısı çıkıyor saklandığı yerden.
Ne yaptım da yoruldum böyle?
Evime, aileme, evladıma, ana babama mı hayır ettim?
Vatana millete büyük katkılarım mı oldu?
Biz cins-i latîfler olarak 
kendi kendimizi gücümüzün üstünde şeylere adadık epey zaman önce.
Ve hiçbir şey tam olamıyor artık.
Bir kadının eline en çok iğne iplik yakışır belki,
biz iğne iplik tutanların elinden çıkana muhtaç olmayı seçtik.
Ne bahçesi, bırak bahçeyi penceresinden gökyüzünü zor gördüğümüz evlere
 müebbet hapsettik kendimizi.
Doğru ya,
İş yerine gidip gelirken görüyoruz ağaç ve yaprakları...

Kendi tercihlerini sorgulayıp işin içinden çıkamayanlar, merhaba!
Güneş açsa geçer belki miskinliğimiz...

29 Ekim 2016 Cumartesi

İzledin mi? / Assalamuaaleikum Beijing

Merhaba Sevgili okur,
Her filmi izlemem ben, hassasiyetlerim var, diyorsan bu film sana göre.
Evde ailecek sinama keyfi yapabirsiniz.



Aşk hikayesi temalı bu filmden öğrenmemiz gereken çok şey var.
Müslüman ve gayri müslim iki gencin öyküsünü izliyoruz.
Dostluğu, vefayı iliklerimize kadar hissediyoruz.
Filmin bir kısmı Pekin'de geçiyor.
Doğrusu Pekin ile ilgili bir merak yoktu içimde,
gidip görme arzusunda değildim.
Lakin bu film bir bilmece sordu sanki bana
ve ancak gidip oraları gezince cevabını bulurum sanıyorum.
İnşallah nasip olur.
Bakalım sende ne duygular uyandıracak bu film.
İzle bakalım ;)

15 Ekim 2016 Cumartesi


Cumartesi şarkısı benden gelsin o zaman.




İlk defa abim ve gelinimizin düğününde duyduğum bu şarkı çok güzel gelmişti bana.
Onlar dans ettikçe ben de heyecanlanmıştım,
icim içime sığmamıştı.
Bir görümce olarak hislerim normal mi bilmiyorum ama
dinledikçe yine heyecanlanıyorum ben yaaa.
Ebedi mutlu kalsın yuvaları canlarımın...

9 Ekim 2016 Pazar

"Güllü diba giydin amma..."



Güllü diba giydin amma korkarım azar eder
Nazeninim saye-i har-ı gül-i diba seni (Nedim)
[Ey benim nazlı sevdiğim,üzerine güllü bir elbise giymişsin ama;
o elbisenin üzerindeki gülün dikeninin gölgesi seni incitir diye korkarım...]


Bu beyti ilk okuduğumda biraz abartılı gelmişti.
Sanat yapacağım diye bu kadar da vıcık vıcık olmamalı şiirler diye düşünmüştüm.
Meğer henüz  sevmemişim.
Evet sevgili okur,
yüreğime evlat sevgisi düşmemiş henüz.
insan kendine emanet olan, çaresiz bir varlığı mı bu kadar sevebilir bilmiyorum.
Sevgililer birbirini evlat sevgisiyle kıyaslayacak kadar sevebilir mi?
Bu beyiti bir anne evladına yazmış olsa daha anlam kazanırdı sanki beyit...

Eline çay döküldü bugün sevdiceğimin,
Cicili bicilli kahvaltı soframız zehir oldu bize,
öğleye kadar bir durdu bir ağladı.
"Anne" deyip deyip boynuma sarıldı.
Yen öğrendiği şarkılarda geçen cümleler dolayısıyla doktorlardan korkmayı öğrendi kızım.
Doktoru görünce de pansuman yapılırken de çok ağladı.
Geçti çok şükür acısı,
yine koltukların tepesine çıkıp "bu vami, bu kırmızı" diye diye uydurup bir şeyler göstermeye
balonunu oradan oraya atıp sonra yakalamaya çalışmalarına başladı çok şükür.
Boynuma sarılıp "Canım annem seni çok siviyorum." bile dedi.
Bugün geçti ama zor geçti hasılı.

Bu elbiseyi diktim kızıma, aklıma bu gazel geldi hemen.
Gülerek giysin gülnârem... 


30 Eylül 2016 Cuma

Pürmelâlimiz



Bazen en iyi bir günce hatırlatıyor zamanı.
Koydukların yerinde duruyor da zaman geçip gidiyor işte.
Yine geldi ürpermelerin mevsimi,
yine geldi rüzgar, kuru yapraklar...
"İşte geldim mevsim gibi kapına" diyor ya Ahmet Muhip,
Sonbahar işte geldi yeniden kapımıza...
Yeni bir mevsime ulaştıran Allah'a hamdolsun, sağlığımıza sıhhatimize hamdolsun
Ümmetçe afiyetler de görelim inşallah.

Öyle sıkı sıkı giyinip camı pencereyi kapatmanın,
perdeleri açmamanın zamanı sanma sakın sevgili okur
Aksine gözümüzü dört açmanın mevsimi geldi.
Önümüz kış, fakir fukara gözetme mevsimi geldi işte şimdi.
İmzasız mektuplar gibi çoğalıyor mazlumlar,
bize düşen seyretmek olmamalı.

İki çift güzel kelam etmekti niyetim ama 
Kem aletle kemâlât olmuyor işte.
Kötü günlerin kuşatması bitmiyor.
Şu gülibrişim gözlü kız gözümün önünde büyürken
her hareketi beni mest ederken
hele o uyuyup da kucağıma aldığımda yerine götütürken,
en çok da işte o yerine götürme anında tüylerim dikenleniyor
istemsiz kapanıyor gözlerim,
hızla geri açıyorum.
Elimde uyuyan melek Suriyede Filistinde doğsaydı ya,
evimize bomba yağsaydı ne yapardım?
Şu günahsızın bedeni cansız bırakılsaydı gavur elleriyle ne yapardım?
"Düşünme böyle şeyler." deme sevgili okur,
Gun gelir "Yetim hakkı düşünmedin de empatide ne hikmet aradın?" derse ya Allah.

Biz ne yapalım canlar söyleyin hele,
videolarda bebek cesetleri izlemek mi görevimiz?
Biz ne yapalım da alem-i İslama hayrımız dokunsun?
Ne yapalım?
Ne yapalım?

31 Temmuz 2016 Pazar

Gittin mi? / HEYBE CAFE (İstanbul'da mekân önerileri)



Merhaba sevgili okur

"Sorma , ne haldeyim?" şarkısını armağan ediyorum sana.
Şarkıdan anlamışsındır ruh halimi.
Bu aralar gereksiz sorgulamalarla bozdum kafayı.
Üzerinde durmayayım ,kafayı yakmayayım diye de işte böyle geziyorum.
Geziyorum dediysek 15 dakikalık mesafelerde takılıyorum.
Aklına gelen yere basıp da gitmeler neeerdeee?
Şöyle sakin bir yerde tatil ihtiyacım da yok değil,
isteyenlerle beraber kısmet olur inşallah.
Sağlık olsun da.

Amma gevezelik yaptım
Tamam başlıyorum mekandan bahsetmeye.
Heybe Cafe
Eyüp Camii'ne çok yakın bir yerde bulunuyor kendisi.
Otantik mekan sevenler için bire bir.
Ben Üsküdar'daki Pâyedâr Kahve'nin tadını bir yerde bulamam sanırdım
büyük eksiği boğaz manzarası da olsa bu cafeyi çok beğendim.
Eski Osmanlı evlerinden biri olduğu aşikar,
güzelliği de bozulmamış olmasından zaten.
İçinde eski eşyalar yer alıyor.
Farklı görüşlerde kitaplara yer verilmiş odalarında.
Kahvesi gerçekten harika
zaten közde kahve güzel olmazsa ayıp olurdu.
Kahvaltı ve tatlı seçenekleri de mevcut.
Yalnız benim kalbimi çalmayı başaran noktası ayrı.
Şöyle bütün odalarına göz atayım derken bir köşede halıfleks ve üzerinde seccade gördüm.
O kadar şaşırdım ki anlatamam.
Koca koca AVMlerin ya tuvalet yanlarında yahut gitmesi en zor yerlerde olan mescit yahut camileri geldi aklıma.
Bedel ödeyerek yapılan ibadetin tadı başkadır tabi ama
durduk yere tırım tırım mescit aramak zoruma gitmiştir herzaman.
Bazen düşündüğüm olur
Gayretullaha dokunmaz mı acaba?
İşte bu iki katlı konaktan bozma cafede mescit görünce tarifsiz bir sevinç kapladı içimi.
Cafede miniş miniş kediler de var hem
yanınızda benimki gibi bir ahbapla dolaşıyorsanız onun fazlasıyla hoşuna gideceğinden eminim.

Şimdi bu bir reklam mıdır? diye düşüneniniz varsa
peşinan cevap vereyim
Hayır efendim.
Bu bir mekan paylaşımıdır :))

Hoşça bakın zatınıza...



.







10 Temmuz 2016 Pazar

Allah Büyük Babam Hey!


Ah be okur
Bayram geldi geçti,
Binlerce şükür sarıldık annemize, babamıza, kardeşlerimize
Ya sarılamayanlar ne yaptı düşündün mü?
Ya bir babanın evldına sarılamayışını düşündün mü hiç?

Resmini koyduğum muhterem kişi meslektaşım, 
aynı okulda çalıştığım kızına da öğretmen olduğum bir baba.
Ne kadar vakur, başarılı, iletişimi sağlam, güler yüzlü bir kişi bilsen.
Son yaşanan havalimanı patlamasında 25 yaındaki oğlunu kaybetti.
25 yaş...
Babasına benzeyen taze bir fidandı Muhammed Eymen Demirci.
Üniversiteden yeni mezun olmuş
Maaş almanın mutluluğunu henüz bir kere tatmıştı.
Tanımam etmem lakin böylesine mütedeyyin bir babanın yetiştirdiği çocuk haktan hukuktan anlardı,
anlamalıydı gayet tabi...
Kime ne zararı vardı onu da bilemem.
Gömüldü gitti
Kime dünya daha güzel oldu bilemedim...
Bilmediğim neler neler var ah okur,
İşte biri olan bu mesele de çok zoruma gitti.
Daha benim gözyaşım kurumadı,
anasını, zarif duruşlu, alımlı Beyzamı hayal etmek istemiyorum.
O gülümseyen geniş ağzının 
Sevimlilikle bakan beyaz suratındaki güzel gözlerin yaş akıttığını görmek istemiyorum.
Baktıkça tefekküre sebep o çehrenin mutsuz duruşuyla karşılaşmak istemiyorum.

Ağlayan ana, çocuk, kardeş çok gördük de
babalar ağlayınca daha bir körükleniyor içimde yanan ateş.
Zor günümüzde kendimizi omzunda bulduğumuz o ceketini satıp bizi okutan babalarımız
"Dağ gibi" babalarımız boynunu bükünce
eyvah diyorum
keşke görmeseydim,
babasının acizliğini hiçbir evlat görmese...

Ah be Nazım Hoca
Şöyle boynunu büküp için için ağladın da kimlerin ciğerini kor ettin.
İçin birazcık soğusa ne vardı...
Şimdi seni teselliye gelsem,
Ne diyeyim sana
Ne teselli eder seni?
Bir merhem olsa yarana, ah olsa !

İlk değilsin Muhammed Eymen,
son da değilsin belli.
Peygamber kucağında bekle babacığını inşallah
Kendininkilere olduğu gibi sevdiklerinin günahlarına da kefaret olsun şehadetin.
Mahşerde ukbanın da katbekatı olsun dünyada yaşattıkları ahlar,
yakalarına yapışsın da "Keşke toprak olsaydık." desinler inşaallah size bunları reva görenler.

Ne diyeyim sevgili okur
Kelamlar nakıs kaldı yine.

2 Haziran 2016 Perşembe

Arz-ı Hâl


Merhaba sevgili okur
Aslında çokça sakin ama bir o kadar yoğun zamanlar geçiriyorum.
Ev okul kızım üçlüsü dışında pek bir şey yapmadığımı sanırdım oysa.
Şöyle bir düşündüm de yapıyorum galiba
Bu taraf daha ağır bastı.

Ahir zamanda yaşıyoruz biliyorsun değil mi?
Hani klişeleşmiş hayat gailemiz vardır hepimizin,
Doğduktan hemen sonra bir yarışın ortasında buluruz kendimizi.
Boylar, kilolar mukayese edilir ilkin, 
sonra yürümemiz, konuşmamız,karne notlarımız,
üniversite başarımız, işimiz, eşimiz, evladımız...
Binlerce kere şükürler olsun Rabbime
Bu kısma kadar olan görevlerimizi (!) bazen kolaylıkla bazen zorlanarak başardık.
E tabi şimdi geldi ev almaya.

Alalım tabi evimizi,
neden almayalım ?
Lakin şu faiz illetine bulaşmadan ev almak ne mümkün?
Biz faize girmemek adına etrafımızdaki evlere göz ucuyla bile bakmayanlardandık.
Sonra bir gün "katılım bankası" alternatifi olduğunu öğrendik.
Biraz araştırma sonrasında bütün katılım bankaları değil ama özellikle 2 bankanın helal olduğunu öğrendik.
Bu görüşü alo fetva hattında çalışan vaize hanımlara da teyid etirdik hatta.
Sonia başladık ev araştırmaya.
Burası İstanbul tabi, evler anadolunun en az üç katı.
Biz faize bulaşmayalım diye araştırma yapmazken ev fiyatları aldı başını gitti.

Sadede gelecek olursam
Hani her insanın hayalleri vardır ya
Şöyle bahçesi olan, müstakil, çoluğumu çocuğumu kapının önüne bırakıp
kontrol etmeye ihtiyaç duymadan mutfakta yemeğimi tıkırdatayım falan
evet işte o hayallerden bizde de vardı.
En azından site olsun diye düşünürken realite ile yüzleşiverdik.
Pek de tercih edilmeyen bir semtin mahalle arasında bulunan köhne apartmanların
2+1 80m2 afedersiniz düdük gibi evine 330 binleri vermeye razı olduk.
Ne kadar acı bir razı oluş değil mi?

Çok şükür tabi
Ev sahibi olmanın hayalini kuramayan çok insan var
Evini barkını ekmeğinden suyundan kısa kısa yaptırıp
kıymetli mekanını bırakıp sürgün hayatı yaşayan mülteci kardeşlerimiz var.
İnsan dertlenmeye utanıyor.
Benim dikkat çekmek istediğim ve ağırıma giden başka şeyler var sevgili okur.
İnsan bir tabutluk yere gömülecek sonra da toprak olup gdecek kadar acizken
nasıl oluyor da bu kadar bencil aç gözlü hale gelebiliyor?
Bu gidiş nereye çok merak ediyorum.
Kendisine sığınan muhtaç durumdaki kulları bile kazıklamanın peşine düşecek kadar aşağılık mıyız gerçekten?
Bu kadar mı sefil yaratıklar olduk?
Neyden ne kadar çırparımın derdine düştük.
Hiçbirimizin planları hiçbir zaman bitmeyecek bunu biliyorum.
Hz. Ebubekir geliyor aklıma,
malını mülkünü efendimiz (sav) yoluna revan edip
arkasına bakmayışı...

Çok utanıyorum sevgili okur.
Şu dünyada kıl çadırında yaşayıp huzuru bulanlar emsal teşkil ettikçe
Boş uğraşların peşine düştüğümü hissediyorum.
Belki günahım çoktur, duam bundan kabul olmayıverir.
Amin de dualarıma.

"Rabbim eğer haram yolla nasip olacaksa bize bir ev nasip etme,
helalinden kolaylıkla nasip et.
İçinde senin razı olacağın nice misafirler ağırlayalım,
arı gibi vızır vızır gelsin gitsin ahbaplarımız.
Sunduğumuz çiçeklerden alsınlar ballarını.
Nice Kur'anlar okunsun, namazlar kılınsın
tesirli sohbetlere kapı olsun kapımız.
Camiye yakıncacık olsun ki 5 vakit ezan sesi dolsun odalarımıza.
Sabah namazına kalkmak için saat kurmaya gerek kalmasın.
Hayırlı komşularımız olsun,
sabah güneşi, ikidi güneşi alsın,
yuvamızda nice evlatlarımız yetişsin sağlık ve neşeyle inşaalah.
Evimize alın teriyle kazanılmış helal rızıklar getirelim.
Amin diyene , bizim için, cümle kardeşlerimiz için amin diyene
Daha daha güzellikler ihsan et Rabbim.
Sen verdiği zaman hazinesinden eksilmeyen tek merhametli sığınağımızsın.
Senden başkasına muhtaç etme Ya Rabbi"
Amin.


23 Mayıs 2016 Pazartesi

Var mı enginar sevmeyen?


Merhaba sevgili okur,
Efenim ben bu mevsimler enginar yemeden yapamoorum.
Enerjimi enginara borçluyum.
Fransız dadım öyle alıştırmış.
Eh alışkanlık işte...
Bla bla bla
Tabi ki latife yapıyorum şekerim.
Bir gerçek var ki enginarı çok seviyorum.
Sık sık tüketmek tercihim.
"Babanın evinde de yiyo muydun?"dersen külahları değişiriz ona göre.
Şu mübarek günler hürmetine sana da tarifini veriyorum.
Kıymetimi bilesin :)

Şöyle ki
Çiğ enginarı pişirme kısmını
https://www.kevserinmutfagi.com/zeytinyagli-enginar.html
adresinden,
garnitur kısmını 
http://www.nefisyemektarifleri.com/zeytinyagli-enginar-tarifi-199273/
adresinden yapabilirsin.
He he güya tarif verdim :)

Hususen tenbihlemek istediğim yer garnitürünün hazır garnitür olmamasıdır.
Kendi yaptığın ve içerisinde patates de bulunan garnitürün tadını başka yerde bulamayacaksın.
Bir de buzdolabında iyice soğuyunca enginar bir şeye benzemiyor bence.
Tavsiye etmek benden takdir sizden efenim.

Enginarla ilgili sloganımı de söyleyip kaçıyorum:
Bence kesinlikle ana yemek !

16 Mayıs 2016 Pazartesi

İzledin mi? / Bizim Hikaye


Merhaba sevgili okur.

Dönem filmlerini sever misin?
Ben çok severim.
Bizim Hikaye de bir dönem filmi.
Çok profesyonel bir senaryosu yok,
senaryo kopukluklarla dolu.
Fakat izlerken ağlıyorsun sık sık
Çünkü bir neslin yaşadığı sıkıntıları izliyorsun.
Hatta o neslin yaşadığı çilelerin yüzde birini belki...
Senaryo bir yazar ve geride bıraktığı ailesi üzerine kurulu.

Benim de kızımla ilgili hayallerim var sevgili olur,
Öyle doktor olsun, avukat olsun, mühendis olsun diye değil, 
eli kalem tutsun diye hayal kuruyorum.
Kendi gibi yazdıkları da naif olsun,
kaleminin ucu ipekten olsun istiyorum.
Bir dönemin sağcı ve solcu yazarlarının annelerinin de istediği gibi aynı.
Tek suçu yazmak ve okumak olan onca insanın heba edildiği bir ülkede
Heba edilenleri hiçe sayarcasına evladının yazar olmasını istemek ürkütücü haklısın.
Gelecekte geçmişin başıbozukluğunun olmayacağını umuyorum ben.

Neyse konu bu değil sevgili okur.
Eğer Cansel Elçin'in oyunculuğunu beğeniyorsan
(Ben beğeniyorum, özellikle bu filmde olduğu gibi usturuplu karakterlere çok yakışıyor)
Geçmişi unutmayayım, aklımın bir köşesinde dursun diyorsan,
Masum aşk öykülerini seviyorsan,
Mahrem sahneler çıkarsa diye tetikte durmadan film izlemek istiyorsan bu film tam sana göre.



İzle bakalım ;)



13 Mayıs 2016 Cuma

İzledin mi? / Yağmur Köşelerinden


Merhaba sevgili okur
İran filmlerini sever misin?
Ben bir ara izleyemiyordum
Ama şimdi mübarek üç aylardayken
hem de ramazan ayına yaklaşmanın sevincini bu kadar içten yaşarken
film izlersem izlediğim filmler dini içerikli olsun bari diye kendimle anlaşma yaptım.
Yağmurdan sonra filmini duymuştum ve not almıştım evvelden.
Sırası geldi izleyeyim bir dedim.
Şimdi "iyi ki izlemişim." diyorum.
O kadar samimi ki...
Dünyada artık kalmadığına inandığımız tertemiz insanları anlatıyor film.
Yaptığımız iyiliğin, bırak öte dünyayı bu dünyada da bize açtığı kapıları hatırlatıyor.
Senaryo, yaşanmış olaylardan esinlenerek yazılmış.
Bunu da duyunca içimizde inanmak istediğimiz o iyilik ve iyi insanlarının var olması umudu
yeşeriveriyor.
Bu umudun yeşermesine ihtiyacımız var sevgili okur.
İzle bakalım, yeşert umutlarını...

12 Mayıs 2016 Perşembe

Minnak kızıma minnak bi etek diktim




Gülibrişim gözlü kızın kırmızı eteği dikilsin, ütlensin, 

tablo niyetine duvara asılsın bakalım.

 Havanın aydınlık oluşunu, 

üzerinde eteğiyle koşturuşunu hayal edeyim kızımın. 

Sonra çocukluğumu hatırlayayım,

 bunun aynının pembesini annemin bana diktiğini... 

Cânım annem be, sen ne çok seviyormuşsun beni.

 Diktiklerini üzerimde gördüğündeki mutluluğun gözümün önünde. 

Hele de biri "Ne kadar güzel kıyafeti kızının." dediyse değme keyfine. 

Cânım annem , cânım kızım. 

Ömrünüz uzun olsun.

 Sizi banabağışlasın Rabbim! 








Not: Gönül isterdi ki dikim aşamalarını sana öğreteyim.

Ama olmuyor sevgili okur,
santimle, detayla uğraşacak kadar sabrım yok.
O yüzden izah yeteneğim de olmuyor bazen :(

6 Mayıs 2016 Cuma

Okudun mu?/ Siret-i Meryem -Sibel Eraslan




Merhaba sevgili okur
öyle bir kitap okudum ki
Ne zamandır aradığım, bana bir şeyler katacak, 
gayesizliğime gaye kazandıracak, 
benim dert ettiklerim de neymiş dedirtecek,
hem sonra üslup açısından
aradığım nazeninliğe sahip
usturuplu, oturmuş cümleleri olan, 
"Yazar bunu da mı biliyor?" dedirterek kendini okutan bir kitap.
Ruhumu okşadı adeta.
Kitap bittiğinde 
ben bu yaşıma kadar geldim de böyle bir yazarı nasıl keşfedemedim diye saç baş yoldum 
tabiri caizse.

Oku
Sen de muhakkak oku sevgili okur.
Yaşanmışlıkların Meryem anamıza yakışır bir durulukta anlatılışına,
kelimelerin hicaplı olanının okumaya doyulmayacağına sen de şahit ol.

Cânım kitap,
Bir boş dersimde, çalıştığım okulun kütüphanesinden bir şeyler okuyayım diye aldığım kitap,
seni okula teslim edeceğim diye sanma ki kitaplığımda bulunmayacaksın.
Senden bir tane edineceğim kütüphaneme,
minik kızıma benden miras kalacaklar arasında sen de olacaksın.
Hem de okunması için hususen tenbihli olarak...

Kitaptan parçalar sunmayacaktım sana okur ama
anneler gününe yaklaştığımız şu günlerde
gurbette olursun da anacığının telefonuna bir mesaj olarak gönerirsin belki diye
Şu cümleyi seninle paylaşmak istedim:

"Merhamet, aşktan da üstün bir merhale olarak ,
tac'a dönüşmüş ve melekler tarafından annenin başına takılmıştı..."

İyi okumalar hepimize
ve bereketli cumalar...

1 Mayıs 2016 Pazar

Çilekli Kek









                           


Meraba meraba sevgili okur,
Ne o haftasonunu bitirdin, yarın erken kalkacaksın diye zoruna mı gitti?
Ütünü falan yapmışsındır inşallah.
Sonra sabah sabah elin ayağına dolanıp geç kalmayasın.
Bugünün işini yarına bırakmayasın!
Aşırı gıcık ikazlarım bitti.
Tasalanma şekerim.
Bu yazdıklarımı sadece sen hissetmiyorsun.
Aynı duyguları 6754590830 kişi birden paylaşıyoruz.
Müsterih ol ;)

Şimdiiii
Gelelim asıl meseleye.
Gerçek çilekler piyasaya çıkmışken,
bu çilekli kekten yapmamana gönlüm razı gelmedi.
Tarifine rastlamışsındır belki de.
Tadı güzel, benim hoşuma gitti.
Tavsiye ederim.
Tarif aşağıdaki videoda.


O resimlerin arasına karışan makarnayı soruyorsan 
Onu ben de bilemedim pek.
çok seviyorum ya,
vefa borcumu ödüyorum demek ki:)

Haydi iyi geceler sana.
Sevgiler...



25 Nisan 2016 Pazartesi

İyi uykular şarkısı benden ;)

Allah akıl fikir versin bana sevgili okur!

Bugün akşama kadar ayakta alan, okulda nöbet tutan, yarın sabah dersi olan ben değil miyim acaba?
Oturmuş pinterestten kaneviçe modeli bakınıyorum.
Elimdeki yazılıları okudum o kaldı çünkü :)
Oooldu canım,
yatıyorum ben.
Minnak uyanana kadar ne uyusam kardır.
Boyle yazmayı özlemiş miyim ne?
Bir de öğrencilik günlerimi tabi.
Gece vakti müzik dinlemeleri...

Dur sana bi de şarkı gelsin benden.
Ama kalbin yanmasın.
Çekmecedeki resimler baka baka bitmesin...



Sevgiler :*


Hamiş: Piii Allah beni iyi etsin akşam 10da kahve içtim ya ondan uykum gelmiyor demek.
Unutmuştum yahu.
Elime bi kitap alayım da küt diye uyuyayım bari.
Bu saatte bu kadar neşe de iyi değilmiş azizim.
Her şey vaktinde güzel ;)
Dinlediğim şarkıya bakıp kanmayın,
mutluyum elhamdülillah.
Bu sefer kaçtım :***

18 Nisan 2016 Pazartesi

Kabz Hali...


Bazen, durduk yere korkuya kapılıyor insan.
Yaşamaktan korktuklarını o kadar çok düşünüyorsun ki daha olmadan hayatın mahvoluyor.
Daha olmadan derken, belki de hiç olmayacakken.
Bu ruh hali bir çeşit Allah'ın cezası.
Kendi kendine sardığın, kendi kendine çukuruna düştüğün bir bataklık.
Neden kıyıyoruz kendimize böyle?
Yalnızlık arsız bir çingene köpeği gibi sarıyor.
Paçanı silkeledikçe daha bir güçlü ısırıyor.
İşte o zaman yalnızca Allah kelamı mutlu ediyor.
Tarık Tufan'ın "Sevindiğiniz, bunaldığınız zamanlarda sığındığınız ayetler var mı?" sorusuna cevaben söylediği gibi "Biz bu kitabı seni bedbaht etmek için indirmedik. /Taha Suresi 2. ayet" geliyor aklımıza.
Sahi, Allah'a inanmayan nasıl yaşar?
Ne ile tatmin olur?
Kendisine "Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır." diyen olmayınca.

Rabbim,  yüreğimi yine sana emanet ettim.
Gönlümü aç, gönlümü genişlet, ferahlat Ya Rabbi!

11 Nisan 2016 Pazartesi

Hale'nin menüleri / Enginarı nasıl yedirdim? / Enginarlı çorba

Merhaba sevgili okur
Bizim ufaklık bir şeyleri yeme konusunda hala direnç gösteriyor.
İstiyorum ki sağlıklı olan ne varsa yesin.
Hatta benim sevmediklerimi de yesin :)
-Uuuu itirafa bak :)-
Ben enginarı çok seviyorum.
Pazara geldiğinden beri her hafta pişiriyorum.
Tabi ki ben hapur hupur yerken eşim ve kızım burun kıvırıyor.
Hale ısrarla enginar yemiyor-du.
Ben klasik usul dışında vermeyi deneyene kadar tabi...

Aklıma bir fikir geldi.
Yarım patates,
yarım havuç ,
yarım enginarı haşlayıp püre yaptım.
Diğer taraftan kavurduğum yarım soğan ve avuç içi kadar kıymayı sulu kıvamdaki pürenin içine kattım.
Ya Rabbim, bu kadar mı lezzetli olur.
Enginarı beğenmeyen kızım seve seve içti çorbasını.
Tabi bu durum beni çok sevindirdi.

Belki denersin diye tarif edeyim dedim.
Müsterih oldum şimdi,
Tanrım !
Ne mes'udum :)

Sevgiler...

6 Nisan 2016 Çarşamba

İzledin mi? / AUGUST RUSH



Merhaba sevgili okur
Özel yeteneklerle ilgili filmler hoşuna gidiyorsa bu film tam senlik.
Birbirine sevgiyle bağlı insanların eninde sonunda kavuşacağına inanıyorsan
,ben inanıyorum,
İnancın gülenecek filmin sonunda.
Bu filmde olduğu gibi her zaman masumiyet kazansa keşke,
Mazlum diye bir şey kalmasa,
herkes mutlu olsa...

5 Nisan 2016 Salı

"Kış eyyâmı gidip bahar gelince / Açılır gafletten gözü dağların"


Gönül incelik istiyor değil mi sevgili okur?
Yoksa neden her şeyin naif olanına meyledilir?
Bir gülün bile değil midir goncesi makbul?
Dalın yeni filiz vereni,
Yağmuru yeni emen toprağın kokusu bile ayrı zevktir.
Tazecikse yapılan çilek reçeli,
 daha bir kalır dimağımızda tadı.
İnsandan konu açsam onun bile yavru halinin yeni doğmuşu makbul;
yenidoğan kokusu,
yenidoğan ağlaması,
yenidoğan bakışı...
Yeniyse giydiğin papuçlar çamura öyle pervasız basmazsın değil mi?
Gömleğin yeniyse, 
hele hoşuna gitmişse ruhuna bile yakışır...
Havanın bile kullanılmamışı evladır
Değilse yeni oksijen üretmiş ormanlara akın akın  gidilmezdi öyle ya!
Kırılmışsa tırnağın, yenilenmesini beklersin parmaklarını kaçırarak
Oturduğun koltuk yeniyse çay içerken daha bir kuvvetli tutulur fincan.
Sayayım mı?
Daha neler neler...

Biraz izin ver kendine
Bahar geldi biliyorsun değil mi?
Gözünün alabildiği ne varsa yenileniyor işte.
Sen kendini yenilenmez mi sanırsın?
O eski deriyi vucüdunda sabit mi sanırsın?
Yenileniyor,
Sen yenileniyorsun
Her şeyi yenisiyle değiştiriyor biri
Hem de sadece senin için,
seni çok sevdiği için.
Şükür ki sen de ou seviyorsun biliyorum.
Hissettim, şahit oldum sevgine.
Hissettin, şahit oldun sevgime.
Karşılıksız verene beraberce şükrettik.
Unutmayalım bu güzel baharı olur mu?



25 Mart 2016 Cuma

Okudun mu? Piruze / Sinan AKYÜZ


Merhaba sevgili okur
Uzun süredir kitap okuyamıyordum doğru dürüst
Bu aralar acısını çıkardım gibi çok şükür.
Fırsat bulursam okuduğum kitaplarla ilgili  düşüncelerimi yazarım sana.

İlk defa bir Sinan Akyüz kitabı okudum.
Prize adlı bu kitabı çok duymuştum.
Hayran kalmış pekçok kişinin yorumuna denk geldim
Merak ettim ben de.

Kitap  gerçek bir hikayeyi anlatıyor.
Rahat yetişmiş bir diplomat kızının tutkulu aşkını,
sonrasında da bu aşkın sonucu olan  zamansız evliliğin verdiği ızdırabı anlatıyor.
Öyle ki ana karakter evlatlarından ayrı bir yaşam sürdürmek zorunda kalıyor.
Olay örgüsünün tamamını anlatmayayım,
Eğer okumayı düşünürsen merak duygunu baltalamış olmayayım.
Zİra o heyecanı yitirirsen övgüyü hak edecek başka bir yönünü bulamazsın kitabın.
En azından ben bulamadım.
Yazarın dili sanatlı, akıcı falan değil.
Salt olay anlatılıyor.
Cümleler süslenmemiş.
Gayet yalın.
Bu yaşananları sıradan biri anlatmaya kalksa aynen bu kitaptaki gibi anlatırdı.
Ama dediğim gibi 
ertesi gün erkenden dersim olmasına rağmen, 
kızım çok geç uyumasına rağmen
gece yarılarına kadar okudum ve hemen bitirdim kitabı.
Şöyle müthiş, böyle harika diyemem
Yaşanmış bir hikaye olması yönüyle okunmaya değer yine de.
Tercih senin.

Mutlu okumalar sevgili okur :)


22 Mart 2016 Salı

Güllerden güzel kızıma...


Güllerden güzel kızım,
Hep bu kadar olgun olacak mısın hayatta?

Doğduğun gün seni kucağıma aldığımda, 
o seni ilk emzirdiğim anda neler hissettim bir bilsen.
Ahhh
Evladın olsun,
sen de ana ol inşallah canım kızım.
Ciğerim ikiye yarılsa da seni içine sarsam
öyle saklasam orada.
Bağrımda kalsan hep.
İçine türlü hayallerimi sığdırdığım ipek kirpiklerinle yüzüme baksan...
Seni öyle seviyorum,
öyle tarifsiz işte.
Seni veren geliyor aklıma.
Rabbim, diyorum
Sen ne büyüksün
Ne büyük ikram sahibisin.
Bu nazenin kızı bana verip de ne büyük ikramda bulundun.
Ayırma bizi Allahım.
Ne zaman tökezlese tutuvereyim ellerinden...

Uzun zaman olmuştu gözlerimden damlalar üçer beşer düşmeyeli.
Rabbim acı keder göstermesin.
Seni memeden ayırmak çok zormuş yavrum.
Sana da zordur lakin
bana daha da zormuş.
"Acıdı." deyip de beni öpen minik ağzını verene kurban olurum.
Canım kelebeğim benim.
1 hafta sonra 19 aylık olacaksın.
Doktor amca demese,
senin iyiliğin mevzu bahis olmasa 
mecbur kalmasam 
Ayırır mıydım seni 5 ay önce bağrımdan?

Sen öyle akıllısın ki
Buralara yazmaya kıyamayacak,
seni anlatmaya bile cesaret edemeyeceğim kadar işte...
Çok şükür ki biliyorsun seni nasıl sevdiğimi.
Gayemin seni kendimden uzak tutmak olmadığını biliyorsun.

Canım yavrum
Yavrum dedikçe gönlümü eritip de avuçlarına bıraktığım kuzum.
Rabbim nasip etti, 19 ay emzirdim seni.
Bir kere bile zoruma gitmeden,
gece gündüz demeden.
Ama artık vakti geldi bebeğim.
Göz göre göre büyüyorsun.
Kocaman bir kıza anne oluyorum göz göre göre.
Rabbim nice güzelliklerini göstersin.

Bu badirede gösterdiğin sabrı, vakur duruşunu, olgunluğunu her durumda koru kuzum.
İşte böye göreyim seni.
Kararlı,
merhametli,
gururlu...

Sen bana nasıl kıyamazsan ben de sana öyle kıyamıyorum işte kızım.
Bir el bizi birbirimize görünmeyen ama sımsıkı iplerle bağlamış...

Helal yesin diye diye geçirmiştim seni ek gıdaya,
artık anne sütün yok yavrum.
Helal ye sen our mu?
Rabbim nasip etsin ben de kardeşler doğurayım sana.
Onların büyüdüğüne de şahit olalım.

Teyzen Ravza ablanla, seninle yaşadıklarımızı yaşarken gülüyordum kızım.
Ne bileyim,
bilemedim bu kadar zor olabileceğini.
Yaşamadan bilinmez,
tahayyül edilemez ki...

Biz birbirimizi bu kadar seviyoruz ya,
Allah da bize kendini daha çok sevmeyi nasip etsin.
O da biz çok sevsin.
Sahi Allahın kuluna merhameti bir annenin evladına merhametinden az değilmiş.
Dünyada da ahirette de merhamet dilenelim kıymetlim.

Seni hep seveceğim!

Annen...





21 Mart 2016 Pazartesi

Okudun mu? Ve sen kuş olur gidersin/Tarık Tufan


Merhaba sevgili okur?
Tarık Tufan kitabı okudun mu hiç?
Okumadıysan şiddetle tavsiye ederim.
Hele kendini yalnız hissediyorsan,
bir dosta ihtiyacın varsa...
Bir insan bu kadar mı içten olur?
Kompleks nedir bu kadar mı bilmez?
İçinden geldiği gibi
yazdığı cümleyi belki değiştiririm diye tekrar okumadan yayıma sokmuş gibi
Bir hatam olur da görürlerse diye endişeye kapılmadan yazılmış kitaplar...
Yazarın en sevdiğim özelliği merhamet duygusunu cömertçe hissediyor olması.
Hiç beklemediğin bir anda yanıbaşında durup da görmediğin ne kadar acı varsa
gözüne soka soka gösteriyor.
Silkeleniyorsun şöyle bir,
uyanıyorsun yaşanmışlıklara.

Ve Sen Kuş Olur Gidersin yazarın kendi hayatından esinlenerek yazdığı bir kitap
Bi lokmalık kitap diyorum ben böyle kitaplara
Otursan yarım günde okursun
Bir dostunla buluşup evine dönüyormuş hissine kapılır öyle bitirirsin kitabı.
İçerikten fazla bahsetmeyeyim.
Demem o ki arada Tarık Tufan okumak iyi gelir.
Sevgiler ;)



16 Mart 2016 Çarşamba

İzledin mi? / Temple Grandin


Ben uzun süre aynı işle meşgul olamam sevgili okur.
Bir filmi baştan sona hiç hareket etmeden izlemek mesela,
Hayatımda çok nadir başarabildiğim şeylerdendir.
Dikkatim çok çabuk dağılır.
3 saat bir şeye konsantre olmam çok zor.
Lakin arada bir küçük molalar vererek de olsa izlediğim filmler oluyor.
Temple Grandin de o filmlerden biri.
Öyle boş beleş bir film değil.
İbret veren, önder olan filmlerden.
"Nitelikli" bir film hasılı.
Otizmin bir avantaj olabileceğini öğreniyorsunuz sonunda.
İzlemek için yeterli sebepleri bence.
Seversin umarım.
İzle bakalım ;)

Sevgiler...

15 Mart 2016 Salı

Niyet ettim mutluluğa ;)

Merhaba sevgili okur,



Seninle oturup şöyle iki lafın belini kırmayalı epey oldu değil mi?
"Ooo geldi bizimki, şimdi başlar dertlenmeye" deme sakın.
Bu defa yakınmayacağım.

Bugün evden çıkıp okula giderken bir karar verdim.
Günümü çok mutlu geçireceğim.
her adımımda şükrettim
Allah'ın bana verdiği sayamadığım, aklıma gelmeyen neler varsa hepsi için...
Her adımda daha bir huzurlu hissettim kendimi, 
öyle ki mutluluğum dışıma taşmış herkese yansıyor sandım.

Okulda YGS maratonundan yorgun bir şekilde kurtulmuş öğrencilerime derse girdim ilkin.
Sınav kritikleri yaptık.
Kimininki güzel geçmiş, kiminin kötü, kiminin eh işte..
Derken sordum bir tanesine daha:
"Seninki nasıl?"
"Bu zamana kadar yaptığım bütün denelerden daha iyiydi netlerim." dedi.
"Çok mutluyum. 
Benden mutlusu yok." dedi.
"Ne güzel." dedim
"Kaç puan alacaksın aşağı yukarı?
Güzel bir bölüm gelir mi?"
(girdiğim çalışkan ve çok umut bağladığım bir sınıfta geçiyor hadise)
"Bilmiyorum hocam" dedi
"Bu kadar mutlu olduğuna göre gelir güzel bir yer " dedim.
Arkadaşları hemen atıldı.
Hocam, dediler
"O herzaman mutlu olacak bir şeyler bulur kendine.
Biz onu hiç karamsar görmedik."
Bu arada bahsedilen öğrencinin mutluluktan ağzı kulaklarında
abartmıyorum mutluluktan arada bir gözleri yaşarıyor.
"Doğru mu?" dedim kendisine
Tam türk kahvesi renginde olan gözleri ışıl ışıl
"Evet hocam" dedi
"Ben 190 alsam 180 alanları geçtim diye yine sevinirim."
"Maşallah
Hep böyle yapıda bir insan olmayı istemişimdir." dedim.
Ben düşünerek başka bir öğrenciye yaklaşırken o yüzündeki gülümsemeden hiçbir şey kaybetmemişti.

18 Mart yaklaştığından mütevellit öğrencime şiir çalışması yaptırmam gerekiyordu.
Öğrencimi sınıfından aldım
Okulda boş bir mekan bulamadığımdan öğretmen odasına geçtim.
Zeynep başladı şiirini okumaya.
O okuyor ben önerilerde bulunuyorum falan
Hocalarımızdan bir tanesi rahatsız oldu.
Biz biraz yumaşatırsak kibarca kovdu öğretmen odasından.
Kütüphanenin boş olduğunu söyleyip bizi oraya yönlendirdi.
Tabi gittiğimizde kütüphane doluydu
Kütüphane bu boş olur mu?
Boş olsa büyük bir problem değil mi hem?
Moralim oldukça bozuldu.
Fakat bu olayın benim ruh halime müdahale etmesine izin vermedim.
Konferans salonunda görevli öğrenci ve öğretmenlerle çalışmalarımıza devam ettik.

Eve gelip minik kuzuya bir sarıldım,
biraz oyun oynadım.
şimdi uyuyor mışıl mışıl.

Hazır dedim boşluktayım, elime bilgisayarı aldım hemen.
Kocacığım Hollandalardan çikolata getirmiş
Kahvemi de yudumlayarak yazdım sana bunları.
Şimdi dersin ki
"E mutsuz olmanı gerektiren bi durum yok zaten."
Sanki sen yapmıyosun sevgili okur,
İstesem  kırk tane neden bulurdum mutsuz olmaya işte.
Eşimin  Nisan ayına kadar mesaisi geç bitecek,
Hava gayet bulutlu,
bunlar birer neden olamaz mı sence?
:)
Bulmadım,
mutlu olmayı seçtim.
Beni kutlamalısın :)

Bu güzel günün anısına senin için paylaşayım bu güzel, sevdiğim melodileri,
Senin için...
Dine bakalım. 


Sevgiler :*

12 Mart 2016 Cumartesi

Beni de alın aranıza!


"Biii kıyafet alıcam
Ayol aynısından alıyorlar
Şaşırıyorum ne giyeceğimi vallahi." diyor
Öteki de hayıflanıyor kaşlarını küçük Emrah moduna sokarak:
"sorma insan ne yapacağını şaşırıyor." Diyor.

Beriki bi çanta almış, ilk fırsatta resmini çekip koymuş sosyal medyaya
Hemen yorum yapıyor diğeri
"Çantanız çok güzeeelll.
Markası ne acaba?"
Başka biri yine yazıyor 
"Markası ne markası ne?"
Söylemiyor birtürlü bizimki tabi.
Gidip aynısından alırlarsa mazallah.
Allahım başlara vermesin, katlanılır şey değil :)

Ya bunlara kıyafette mobilyada şunda bunda rast geldim de
Geçende biri bir video çekmiş, videosuna fon müzik de koymuş.
Başka biri soruyor: 
"Bu hangi şarkı öğrenebilir miyim?"
Bizimki günler sonra cevap yazıyor:
"Söyleyince popüler oluyor, o zaman da hoşuma gitmiyor.
Söylemeyeyim en iyisi."

Vay bee dedim görünce.
Görgüsüzlükte gelinen son nokta.
Adamın yaptığı müziği başkasından kıskanıyo arkadaş :)
Sanki kendisinin ahu gözünden ilham alınıp da bestelenmiş şarkı.

Bu neyi nerden aldığını söylemeyenlerle her şeyin nereden olduğunu soranlara hastayım.
Şaka mı bu ya?
Tahtası mı eksik bu insanların?
Alma kardeşim
Rahatsız oluyosa karşındaki sen de giymeyiver aynısından.
Biri de ordan patentini almış gibi hava yapıyo.
Firmalar sana çalışıyodu hğ,ü,
e mi bacım? :)
Noluyo şu garibanı da alsan aranıza?
Benim olsun mu? Demeden ıslak köpek bakışı atmadan deyiversene markasını.

Neyse
Bu konuyu da böylece hallettim.
Birdaha görmeyeyim böyle kavgalar
Dövüşmeden oynayın dünya hayatınızı.
Öğrencilerim deneme çözüyor
Bir bakayım ben kopya çeken var mı?

Sevgiler sevgili okur :* :)

Hâmiş: Yazdığım ama paylaşmaya ancak fırsat bulduğum post.
Bugün okul yok, biliyorum ;)