31 Temmuz 2016 Pazar

Gittin mi? / HEYBE CAFE (İstanbul'da mekân önerileri)



Merhaba sevgili okur

"Sorma , ne haldeyim?" şarkısını armağan ediyorum sana.
Şarkıdan anlamışsındır ruh halimi.
Bu aralar gereksiz sorgulamalarla bozdum kafayı.
Üzerinde durmayayım ,kafayı yakmayayım diye de işte böyle geziyorum.
Geziyorum dediysek 15 dakikalık mesafelerde takılıyorum.
Aklına gelen yere basıp da gitmeler neeerdeee?
Şöyle sakin bir yerde tatil ihtiyacım da yok değil,
isteyenlerle beraber kısmet olur inşallah.
Sağlık olsun da.

Amma gevezelik yaptım
Tamam başlıyorum mekandan bahsetmeye.
Heybe Cafe
Eyüp Camii'ne çok yakın bir yerde bulunuyor kendisi.
Otantik mekan sevenler için bire bir.
Ben Üsküdar'daki Pâyedâr Kahve'nin tadını bir yerde bulamam sanırdım
büyük eksiği boğaz manzarası da olsa bu cafeyi çok beğendim.
Eski Osmanlı evlerinden biri olduğu aşikar,
güzelliği de bozulmamış olmasından zaten.
İçinde eski eşyalar yer alıyor.
Farklı görüşlerde kitaplara yer verilmiş odalarında.
Kahvesi gerçekten harika
zaten közde kahve güzel olmazsa ayıp olurdu.
Kahvaltı ve tatlı seçenekleri de mevcut.
Yalnız benim kalbimi çalmayı başaran noktası ayrı.
Şöyle bütün odalarına göz atayım derken bir köşede halıfleks ve üzerinde seccade gördüm.
O kadar şaşırdım ki anlatamam.
Koca koca AVMlerin ya tuvalet yanlarında yahut gitmesi en zor yerlerde olan mescit yahut camileri geldi aklıma.
Bedel ödeyerek yapılan ibadetin tadı başkadır tabi ama
durduk yere tırım tırım mescit aramak zoruma gitmiştir herzaman.
Bazen düşündüğüm olur
Gayretullaha dokunmaz mı acaba?
İşte bu iki katlı konaktan bozma cafede mescit görünce tarifsiz bir sevinç kapladı içimi.
Cafede miniş miniş kediler de var hem
yanınızda benimki gibi bir ahbapla dolaşıyorsanız onun fazlasıyla hoşuna gideceğinden eminim.

Şimdi bu bir reklam mıdır? diye düşüneniniz varsa
peşinan cevap vereyim
Hayır efendim.
Bu bir mekan paylaşımıdır :))

Hoşça bakın zatınıza...



.







10 Temmuz 2016 Pazar

Allah Büyük Babam Hey!


Ah be okur
Bayram geldi geçti,
Binlerce şükür sarıldık annemize, babamıza, kardeşlerimize
Ya sarılamayanlar ne yaptı düşündün mü?
Ya bir babanın evldına sarılamayışını düşündün mü hiç?

Resmini koyduğum muhterem kişi meslektaşım, 
aynı okulda çalıştığım kızına da öğretmen olduğum bir baba.
Ne kadar vakur, başarılı, iletişimi sağlam, güler yüzlü bir kişi bilsen.
Son yaşanan havalimanı patlamasında 25 yaındaki oğlunu kaybetti.
25 yaş...
Babasına benzeyen taze bir fidandı Muhammed Eymen Demirci.
Üniversiteden yeni mezun olmuş
Maaş almanın mutluluğunu henüz bir kere tatmıştı.
Tanımam etmem lakin böylesine mütedeyyin bir babanın yetiştirdiği çocuk haktan hukuktan anlardı,
anlamalıydı gayet tabi...
Kime ne zararı vardı onu da bilemem.
Gömüldü gitti
Kime dünya daha güzel oldu bilemedim...
Bilmediğim neler neler var ah okur,
İşte biri olan bu mesele de çok zoruma gitti.
Daha benim gözyaşım kurumadı,
anasını, zarif duruşlu, alımlı Beyzamı hayal etmek istemiyorum.
O gülümseyen geniş ağzının 
Sevimlilikle bakan beyaz suratındaki güzel gözlerin yaş akıttığını görmek istemiyorum.
Baktıkça tefekküre sebep o çehrenin mutsuz duruşuyla karşılaşmak istemiyorum.

Ağlayan ana, çocuk, kardeş çok gördük de
babalar ağlayınca daha bir körükleniyor içimde yanan ateş.
Zor günümüzde kendimizi omzunda bulduğumuz o ceketini satıp bizi okutan babalarımız
"Dağ gibi" babalarımız boynunu bükünce
eyvah diyorum
keşke görmeseydim,
babasının acizliğini hiçbir evlat görmese...

Ah be Nazım Hoca
Şöyle boynunu büküp için için ağladın da kimlerin ciğerini kor ettin.
İçin birazcık soğusa ne vardı...
Şimdi seni teselliye gelsem,
Ne diyeyim sana
Ne teselli eder seni?
Bir merhem olsa yarana, ah olsa !

İlk değilsin Muhammed Eymen,
son da değilsin belli.
Peygamber kucağında bekle babacığını inşallah
Kendininkilere olduğu gibi sevdiklerinin günahlarına da kefaret olsun şehadetin.
Mahşerde ukbanın da katbekatı olsun dünyada yaşattıkları ahlar,
yakalarına yapışsın da "Keşke toprak olsaydık." desinler inşaallah size bunları reva görenler.

Ne diyeyim sevgili okur
Kelamlar nakıs kaldı yine.