27 Haziran 2015 Cumartesi

Hasbihâl


Günaydın sevgili okur,
Seninle şöyle iki lafın belini kırmıyoruz uzun zamnadır.
Halk eğitim kursu açtım da yaptıklarımı sergiliyor moduna girdim hemen.
Aman banane bu kızın yaptıklarından dersin belki.
Gerçi hissettiklerimi anlatırım diğer türlü.
Yaptığıma banane diyen hissettiğime ne demez?
Ben bunları düşünmeyeyim en iyisi değil mi?

Genel gidişattan bahsedeyim mi sana biraz?
Öğretmen ve öğrenciler için koca bir yıl bitti de tatil başladı.
Benim için ise tam tersi.
Ücretsiz izin sürem bitti, dolayısıyla evhanımlığı bitti, öğretmenlik başladı.
Artık sana dikiş, boya, yemek değil de yazılı kağıtları paylaşımı yaparsam hiç şaşırma yani.
Neyse...
Okulu özlemişim evet, bunu seminer döneminde anladım.
Öğrencisiz bir dönemdi gerçi ama öğrencilerimin panolarını görmek bile beni mutlu etti.
Allahın bildiğini senden saklayamam.
Ne kadar mutlu etti desem 15 günlüğüne gönül rahatlığıyla kızımı kayınvalideme bırakıp giderken bile tedirgin oldum.
Yani öğretmenlik demek benim için artık ders anlatmak, öğrenciyle göz göze olmak, öğretmen arkadaşlarla fikir paylaşmak vs. vs. değil.
Öğretmen olmak benim için küçücük bebeğimi bir başkasına bırakıp gitmek demek.
Bunu düşününce şöyle bir derin nefes almaya çalışmamak imkansız.
15 günlük sürede bile gittiğimi farkedip boynuma dolanan bir bebek.
Her fırsatta kucağımda olmak isteyen bir bebek.
Of sevgili okur, anne olmak ne zor bilsen.
Allah kızımı çok sevecek bir bakıcı nasip etsin.
Onunla oyunlar oynayacak, güzel vakit geçirecek birini göndersin bize.
Tek tesellim çalışma saatlerimin kısa olması.
Yani büyük ihtimal yarım gün ayrı kalacağız.

Bebeğimin yaptıklarından da bahsedeyim biraz.
Mesela şu an yerdeki oyuncakları bırakıp bilgisayarın klavyesine basıyor arada bir.
Hatta bir tuşunu kopardı bile.
Alkış yapmayı, bırımm bırımm diye dudaklarını uzatmayı, kelebek nerde dediğimde göstermeyi, gel gel yapmayı öğredi.
Verilen komutları çok iyi bir şekilde anlıyor.
Bir şeyleri henüz yapmadan yeltenildiğinde sonuçlarını biliyor.
Tay tay duruyor.
Dün çok amatör de olsa ilk adımını attı.
Pütürlü yemeyi zaten biliyordu ama artık iri gıdaları yutmayı da öğrendi.
Hala yemek yemekten hoşlanmıyor.
Aylardır mama sandalyesine oturduğunda ya da önlük takıldığında mamayı görmeden yaygarayı basıyor.
Yemekten bıkmadığı tek şey muz.
Çekmeceleri açayım derken arkasına doğru düşüyor.
Aylardır babası işten geldiğinde sevinip şımarıkça hareketler yapıyor.
Kitaplıktaki kitapları yere saçmak ve bir eli kitabın üstünde oradan oraya sürünmek hobisi.
Daha neler nelr sevgili okur.
Bu fasıl kapanmaz da Hale modemi kurcalıyor.
Devam edemiyciiim :)

Öpücükler...

26 Haziran 2015 Cuma

Kopunca bir teli bağlansa da düğümlü kalır...

Böyle güzel sitem edilir mi sevgili okur?
Bir baksana şiire.
Elem geçer dedik ammâ hakîkat öyle değil
Zevâli yok gam-ı aşkın bu mîhnet öyle değil

Hudûtsuz düvel olmaz fakat senin hüsnün
Hudûda sığmıyor aslâ bu devlet öyle değil

Olur mu hiç gîrân ser piyâle-nûş-ı cemâl
Humârı olmaz o câmın o işret öyle değil

Kopunca bir teli bağlansa da düğümlü kalır
Dokunma gönlüme şart-ı muhâbbet öyle değil

Zaman gelir bıkılır mâhlardan ey Mûhyî
Fakat o mihre doyulmaz o âfet öyle değil

Geç kalınmış bir babalar günü hediyesi


Merhaba sevgili okur,
Babalar gününün üstünden epey zaman geçti bilirim.
Bilirim de eşimin ilk babalar gününde bir hediye almamış olması içime sinmez.
Misafirlerimdi, ramazandı, Haleydi derken bir hediye almaya çıkamadım.
Sonra geçen bir çalışmaya rastladım.
O kadar hoşuma gitti ki.
Çok da anlamlı geldi.
Aynından neden ben de yapmayayım ki dedim.
Daha önce aldığım parmak boyalarını karıştırarak istediğim rengi elde ettim.
Geniş bir tabağa boyayı yaydım.


Sonrası hem zor hem çok eğlenceli.
Kızım boya mıncıklamaya bayıldı tabi.
Muzip bir ifadeyle sık sık dönüp bana baktı hatta şaşkınlıktan.
Bu kısımda hiç zorlanmadım.
O vıcık vıcık boyalı eli kağıda düzgün bir şekilde bastırmaya sıra gelince anladım nasıl bir yola çıktığımı :)
24566767. bastırmada oldu sonunda :P


Çerçevenin kenarı için renkli bantlardan evde olmadığı için çift tarafı yapışkanlı banta şerit yapıştırdım.


 Şimdi kızımın babası gelsin de hediyesini verelim diye dört gözle akşamı bekliyorum.

 

 
Sevgiler...

17 Haziran 2015 Çarşamba

Sevmek zor değil !


SEVGİLERDE
 
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.
 
 Behçet NECATİGİL 
 
Belki bir yerde hislerini değersiz gören, hala sevdiğini söylememiş insanlar vardır.
Belki de "Ne az seviliyorum." diye hayıflananlar...
Neyi bekliyorsunuz ? 
 
Ramazan ayı hürmetine kalplerimizin yumuşaması dileğiyle... 



Kendi meyve suyunu kendin yap kampanyası

Yaz demek sıcak demek,
sıcak demek serin bir şeylere ihtiyaç duymak demek, 
serin bir şeylere ihtiyaç duymak soğuk su ve meyve suları demek.
Yanlış mıyım sevgili okur?


Şu yemek tarifleri veren Cahide Jibek yok mu?
Soğuttu beni hazır meyve sularından.
Koyuldum kendi meyve suyumu kendim yapmaya tabi.
Miktarı önemli değil, evde olan şeftali, nektari ve kayısıların kabuklarını soydum.
Biraz şeker biraz su kattım.
Meyveler yumuşayıncaya kadar pişirdim.


Sonra blendırdan geçirdim. 
Sonuç bu :


Şimdi içime sine sine, boğazımdan geçenin ne olduğunu bilerek serinliyorum.
Sevdiklerime ikram ediyorum.
Denemelisin derim ben.
Öperim çok :)


Gülümseyen bulut bunlar


Merhabalar sevgili okur
Bak kızımın odasında neler var?
Pinterest sağ olsun güzel fikirler veriyor insana.
Ben de ilham aldım, dikiverdim yastıkları.
Nasıl çok cici olmuş ama di mi?

Şimdi bu yastıkların üzerine bir de şiir patlatırım kızım için:

 “Bir buluttan mi düştün
  Üstün başın yağmur çocuk
  Uçuk değil gülüşlerin
  Ellerin mavi nur çocuk
  Kapatma sakın gözlerini
  Yoksa ruhum üşür çocuk!”

Sevgiler...

10 Haziran 2015 Çarşamba

Çilek Reçeli

Merhabalar sevgili okur
Çok şükür Mavlaya mevsimler eskitmeye devam ediyoruz.
Her mevsimin bize getirdiği birbirinden güzel şeyler var.
Belki en güzeli meyvelerdir ne dersin?
Yılın ilk çileklerini hapur hupur yerken kışa da düşünmek lazım.
Bu nimetlerden kışa da ayırmak lazım.
Vira bismillah deyip iki kilo çilekle işe koyulmak lazım.
Çilekleri ayıklayıp güzelce yıkamak lazım.
6 su bardağına yakın şekeri üstüne boşaltıp sabaha kadar bekletmek lazım.
İyice sulanan çilekleri yüksek ateşte üzerinin köpüklerini alarak, köpükler bitene kadar kaynatmak lazım.
Sonra sıcağıyla temiz kavanozlara koyup, kavanozları ters çevirip soğumasını beklemek lazım.
Bu kavanozları evin çok gizli bir köşesine saklayıp kışın çıkarmak lazım.

Tabi bu son cümle sana tavsiye sevgili okur.
Bizim çekirdek ailede reçeller bir sonraki mevsime bile kalmıyor zira.
Bu tarife göre 4 kavanoz reçel çıktı.
Utanarak bir kavanozunun şimdiden bittiğini söylesem.
Ehi ehi, şaka yapmıyorum desem.
Bitti işte üstüme gelme kuzum :(

Senin için de fotoğrafını çektim reçelimin.
Denemelisin bence.
Ben zamanında kuru fasülyeye kekik koymuş adamım.
Benim yaptığım reçeller bile böyle kapış kapış gidiyorsa seninki ne güzel olur kim bilir?





Öperim ki !

Bu benim ilk çekilişim :)

Nabrut Fıdıllıoğlu diye bir kız var tanır mısınız?
Ben tanıyalı çok olmadı ama çok olsa bu kadar severdim.
Şeker mi şeker, zeki, ahlaklı bir kız.
Zevkli de maşallah.
Aklına gelen bütün konularla ilgili çekincesi olmadan yazan bu kız genelde tebessüm ettirir.
İşte bu kız çekiliş yapıyormuş madem ben de katılayım dedim.
Header mi ne veriyormuş kazanana.
O nedir bilmem ama Nabrut veriyorsa güzeldir  :)

 http://nabrutvebiz.blogspot.com.tr/2015/06/header-hediye-ediyorum.html
Katıldım !

Hamiş: Headeri de biliyoruz herhalde o kadar da değil sevgili okur :P

Öptüm seni !

6 Haziran 2015 Cumartesi

Elbise yenilemece / Ona da bahar gelsin

Merhaba sevgili okur,
Yakında beni bir elimde kürek bir elimde mala inşaatta falan görürsen sakın şaşırma.
O işe de el atabilirim.
İçimde bitmek bilmeyen bi heves var.
Aklıma geleni işliyorum.
Bir o kadar da çabuk sıkılıyorum.

Neyse yine konuyu dağıtmayayım.
Elbiseye döneyim.
Kızıma dayısının düğününde giymesi için bir elbise aldım.
Hatta birörnek giysinler diye aynısından ablamın kızına da aldım.
Düğünde giydiler çok da cici oldular.
Kızıma diş buğdayında da aynı elbiseyi giydirecektim
Sonra düşündüm, kızım büyüdüğünde "Fotoğraflarım hep bu elbiseyle başka elbisem yok muydu anne?" derse ne cevap veririm?
/ Tabi mühim mesele /
Elbisede ufak bir değişiklik yapmaya karar verdim.
Benim çok içime sindi.
Bakalım sen ne diyeceksin?

Before- after burda, ta taaaaammm !



Öpücükler...

5 Haziran 2015 Cuma

16. yüzyılda beni bilip gazel yazmış Fuzûlî , bilhassa 5. beyti :(

Gazel
Hâsılım yok ser-i kûyunda belâdan gayrı
Garâzım yok reh-i aşkında fenâdan gayrı

Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver
Oda yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı

Perde çek çehreme hicrân günü ey kanlı sirîşk
Ki gözüm görmeye ol mâh-likâdan gayrı

Yetti bî-kesliğim ol gâyete kim çevremde
Kimse yok çizgine girdâb-ı belâdan gayrı

Ne yanar kimse bana âteş-i dîlden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı

Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın ki bu seyl
Koymadı hiç imâret bu binâdan gayrı

Bezm-i aşk içre Fuzûlî nice âh eylemeyem
Ne temettu' bulunur neyde sadâdan gayrı
                                             
                                             Fuzûlî


Bebeğimin diş buğdayı

Merhabalar sevgili okur
Benim minnak bi kızım vardı hatırlar mısın? 
İşte o minnak artık büyüdü de gülünce dişleri görünüyor.
Yeni de görünüyor sanma he, altı aylıkken çıkardı ilk iki dişini.
Şuan dokuz aylık ve beşinci incisi gelmek üzere.
E hal böyle olunca, bu dişli bebeye bir diş buğdayı yapmak lazım diye düşündüm.
Küçük bir parti organize ettim.
Her şeyine bizzat elim değsin, emeğim sinsin istedim.
Önce internet ortamından biraz araştırma yapıp kafamda bir şema oluşturdum.
Bana kalsa bu şemayı hala oluşturuyor olurdum ama dedim "Noluyo kızım, çocuğun otuz iki dişi  tamamlansın öyle mi buğday pişireceksin?"
Sıvadım kolları, kızımı kaptığım gibi Eminönü'ne attım kendimi.
Üst dişleri olan bebek de çok değişik oluyor bu arada.
Büyümüş de küçülmüş gibi, insanın gülesi geliyor :)

Neyse konuyu dağıtmayayım. 
Efenim bunlar Eminönü'nden aldıklarım.
Sen merak edersin bilirim ya :)



Sonra menümü belirledim:
Pasta
Kapkek
Sarma
Kısır
Börek
Kurabiye
Diş bulguru

"Bir şeyler daha eklesem mi?" diye o kadar çok düşündüm ki.
Sonunda gördüm ki eklesem çok büyük israf olacakmış.
Yaptıklarımdan bile bol miktarda arttı.

Börek ve sarmayı önceden yapıp dondurucuya attım tabi.
Pastanın pandispanyalarını iki gün önce yapıp streç filme sararak buzdolabında beklettim mecburen.
/ Biz buna yetiştirememe korkusu diyelim :) /
Kurabiye ve kapkekleri de bir gün önceden yaptım.
Şeker hamuru süslemelerini bir gün önce kapkek kremalarını ise misafirler gelmeden birkaç saat önce yaptım.
İlk defa şeker hamuru denemem oldu bu arada.
Canım arkadaşım, her şeyime koşturan Neslihanımla beraber yaptık birçok şeyi.
Sabah dörtlere kadar bbenimleydi yine.
Hakkını nasıl öderim bilmem...
Ödenmez de zaten.
 Peçetelerimandalladım, misafirlere  küçük hediyeler hazırladım.
Duvarı süsledim.
Vee her şeyimiz hazır oldu sonunda.

Şimdi miniğimizin çıkan dişleri için yapılan kutlamadan /çılgınlık da denebilir/  kareler sunuyorum sana okur.
Belki bebeğine sen de yaparsın bir gün.
Olmaz olmaz deme hiç. :)


Sevgiler...