31 Mart 2015 Salı

Şehadet dediğin...

"Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin"
                      Yunus Emre

Birinin evladı, birinin eşi, birinin babası, birinin abisi,
 birinin, illa ki birinin bir şeyi durduk yere öldü.
Öldü diyorum, öldü. 
Sözün bittiği yer değil de ne?

28 Mart 2015 Cumartesi

Bu şarkı benden sana gelsin sevgili okur


http://www.izlesene.com/video/nilufer-haram-geceler/6833353#


" Bu ne be? Cumartesi sabahı haram geceler şarkısını mı gönderiyosun bana?" dedin şimdi biliyorum.
 E benim gibi içi geçmiş kadından ikimiz bir fidanın güller açan dalıyız şarkısını beklemedin di mi?

Mutlu hafta sonların olsun...
 / bu şarkıya rağmen /

 Sevgiler...

25 Mart 2015 Çarşamba

Haydi Çarşamba Pazarına !

Merhabalar sevgili okur,

Çarşamba pazarına gittin mi hiç?
Ben bugün ilk defa gittim.
Gözlemlerimi seninle de paylaşayım istedim.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki aslında çarşamba çarşafa dolanmıyor.
Bugün denedim, tecrübeyle sabit.
Bu kızın kafa yine gitmiş dediğini duyar gibiyim.
Olsun.
Azıcık delilik iyidir ne yapalım.

Sabah uyanır uyanmaz arkadaşımla sözleştik.
Çarşamba pazarına gidiyoruz.
Üstelik onun 13 aylık, benim 7 aylık kızlarımız var, buna rağmen.
Hem de belediye otobüsüyle.
"Bebeğim var bir yere gidemem ki." diyenlere ibret olsun :)

Çarşamba pazarının methini hep duyardım.
Gerçekten methe layık olduğunu görme fırsatım da oldu sonunda.
Bir kere aklına gelebilecek ne ararsan her şey var, oldukça büyük bir pazar.
Kıyafet, akesuar, ev aksesuarları,  ayakkabı, mutfak eşyaları, perdeler, halılar, kumaşlar, oyuncaklar neler neler...
Ayrıca da fiyatları duyunca hepsinden alasın geliyor.
Çünkü bu zamana kadar nasıl kazıklandığını görüyorsun, her şey bedava dağıtılıyor psikolojisine giriyorsun.
"Şunu da kaçırmayayım, şunu da, şunu da." diye diye yürüyorsun.
Tabi ben o kadar açıldım mı?
 Açılmadım.
Çünkü çok yakın zamanda kazıklanmıştım söylemesi ayıp.
Biraz zaman geçmesi, eşimin bunu unutması gerekiyordu. 
He he :)

Neyse artısı bunlar eksisi de var tabi bu pazarın.
Bütün pazarlardan daha kalabalık bir pazar.
Gelenin geçenin bebek arabalarımıza homurdandığı anlar yaşadık.
Bebeklerimizi biraz fazlalık gördü çoğu müşteri.
"Yolu niye kapatıyosun abla?" sözleriyle muhatap olduk sık sık.
Erken gidildiğinde aşırı kalabalığa rastlamıyormuşsunuz,onu da belirteyim

Şimdi neler aldım onları göstereyim mi sana?
Sen seversin böyle şeyler bakmayı hadi hadi itiraf et :)

 
Mutfağım için bir tüle ihtiyacım vardı. Kiracı olduğum için çok özenli olmasına gerek duymuyordum tam benlik bir şey çıktı karşıma, hem de 25 tl idi, aldım.
Uzun kordonlu saat 15 tl
Terlik 15 tl
çay süzgeci 2 tl
Cupcake kalıbı 3,5 tl
Minnak kızıma Zara outlet pantolon 15 tl
Meyve bıçakları tanesi 50 kuruş
Tokalar 3 adet 4,5 tl
2 metrelik 2 kumaş 5er tl
Parça dantel 2 tl
2 kurdela 1 tl
Reçel tabakları toplam 4 tl

Fiyatlarıyla beraber tek tek yazmamın sebebi belki yıllar sonra bu sayfayı okursak nostalji olmasını istedim.
.

Bu da kırılan reçelliklerimin resmi.
Evin kapısını açarken çaaat diye elimden düştü.
Nazar çıkıyor nazar, yoksa ben hiç sakar değilimdir :P
Dün de borcam kırıldı öyle  nazar çıkmıştı :)
Çok nazar var üzerimde şekerim ben ne yapayım? :)

Bugünümü sana anlattığıma göre, artık dinlenmeye gidebilirim di mi okur?

Sevgiler...



 

24 Mart 2015 Salı

Niye gülüyonuz len benim bebeğime :)

Gülmeyin.
Sanat eseri o, ayıptır.
Emeğe saygı yok mu arkadaş?
Biri der "Hale bu bebekten korkmasa bari, ucubeye benzemiş."
Biri der "Uğraşmışsın ama o bebek olmamış, kuş öldü beybi."
Biri der "O bebeği gördüm, koptum."
İlgili kişileri de sırasıyla afişe edeyim de görsünler:
Sayın Emine Karadavut,
Sayın Şaziye Özata Eğritaş,
Sayın Esra Korkmaz Küçük.
Alının üstünüze bu laflar size !
Ne istiyosunuz siz benim bebeğimden?

Hale sevdi mi, sevdi.
Eline alır almaz ağzına götürdü mü, götürdü.
E daha ne?

Bi tene de ayıcık dikeyim de görün siz, iş inada bindi :)

Öperim hepinizi :*

Hamiş: Bunu yazarken çok güldüm :)

23 Mart 2015 Pazartesi

Gamzelendi yine gönül...


Ah benim tavşanım, yine mi dağa darıldın sen?
Düşünmekten yoruldun mu?
"Düzelir be" dedin de yine mi düzelmedi?
Kulaç attıkça boğuldun mu?
Eğreti dursa bile eline bir cigara alıp  gamsız gamsız duman üflemek mi geldi içinden?
"Bu kadar da olamaz, önemsenirim artık." dedin de yine mi önemsenmedin?
"Sen çayı koy, ben yarım saate ordayım." diyemedin mi?
Kendine meşgaleler buldun da hiçbiri tatmin etmedi mi seni?
"Eksikliğim hissedilir mi ki?" deyip ölümü mü düşündün sık sık?
Eşref saati geçti yine mi geldi eşşek saati?

Ahirette onarılmayı bekleyen kalpler var sevgili okur.
Ve hayat devam ediyor.
İyi geceler.

19 Mart 2015 Perşembe

Git bebeğimden idrar yolu enfeksiyonu !

Fenayım fena.
Kızım 2 aylık yoktu ilk idrar yolu enfeksiyonunu geçirdiğinde.
O günden beri zaten alarmdaydım, bebeğimin temizliğine çok dikkat ediyordum.
Altına yapar yapmaz bezini değiştiriyor, ıslak mendili zinhar değdirdimiyor, bebek temizleme pamuklarından edinip ılık suyla poposunu güzelce temizliyordum.
Sonra da hazırladığım temiz bezlerle kuruluyordum.
Sık kullanımında enfeksiyon yapar diye duyduğum pişik kremini ise arada bir kullanıyordum.
Allaha çok şükür kızım hiç pişik olmadı.
Zaten her temizlik sonrası pişik kremi kullanmak bebeğimizin cildinin aşırı derecede hassaslaşmasına sebep olurmuş.
Tecrübemle sabitledim ki sürekli kullanmak gereksiz.
Her neyse hemen bilmiş anne moduna girmeyeyim / zaten girecek halde değilim /
Böyle bir düzende devam ederken daha önce bahsettiğim gibi kızımın yemeklere aşırı tepki gösterdiğini farkettim.
Uslu kızım huzursuz bir bebeğe dönüştü.
Bunun sebebi alt iki dişinin çıkmış olması ya da artık büyüyor olması da olabilir tabi.
Geceleri sık sık uyanmaya başladı.
Bilmem kaçıncı kez götürdüğüm doktor bey zat da 6. ay kontrolünde talep etmeme rağmen tahlile gerek görmeyince 2 hafta sonra iş başa düştü.
Biraz araştırdım ve iyi olduğu söylenen bir doktora götürdüm bebeğimi.
Kan ve idrar tahlili istedi.
Ağlaya zırlaya verdiğimiz kan tahlilimiz temiz çıktı çok şükür keşke idrar da öyle çıksaydı.
2. kez idrar yolu enfeksiyonu geçiriyormuş meğer yavrum.
Tabi tekrar antibiyotik kullanmamız kaçınılmaz oldu.
Her şeyin bir ilacı devası var, dedik.
Aldık şurubumuzu hazıradık , bir güzel içirdik yavrucağa.
Başladı kusmaya, kulakları ve boynu kızardı kaşındı.
İlaç alerji yaptı.Çok korkuttu bizi.
O şurubu kullanmayı bıraktık ve doktor tavsiyesiyle başka bir şuruba başladık.
Bu sefer çok iyi geldi mışıl mışıl uyudu kızım sabaha kadar, rahatladı.
Tam iyileşiyor diye sevinirken ishal olmasın mı?
Beklenen bir durum dedi doktorumuz.
Cumartesi tekrar tahlil vericez.
İnşallah iyileşiyordur yavrum.

İyileştikten sonra da maydanoz sapı kaynatıp arada bir kızıma suyunu içirmeyi  düşünüyorum.
İlaçsız çözümle arıyor insan işte...

Cennetin anaların ayakları altında oluşu biraz da anaların yanmasından sebepmiş meğer.
Bu zamana kadar sevdiğin her şeyden daha kıymetli olan varlığının üzüldüğünü görmek çok kötü zira.
Rabbim sağlık versin, ömür versin, güzel insanlarla karşılaştırsın evlatlarımızı...

17 Mart 2015 Salı

İNSANLAR BÜYÜDÜKÇE KÜÇÜLÜRLER!



Büyümeye bu özenti, bu istek niye?
Sen küçüksün, dünyan büyük...
Siyahlar senden uzak, al yeşilleri tanımazsın

Düştüğün için ağlama, bu düşüş düşüş değil...
Ellerin kirlendiyse ne çıkar?
Yüzün ak ya...
Büyü de gör bak, kalbini nasıl kınar eller
Bir anlık zevkleri için dünyayı zindan ederler...
Büyümeye özenme çocuk;
İNSANLAR BÜYÜDÜKÇE KÜÇÜLÜRLER!

11 Mart 2015 Çarşamba

Mutluymuş gibi çek pampa !


Merhabalar sevgili okur,
benim bücürük bu akşam çok geç uyudu.
Onu uyutunca şöyle bir blogarı gezeyim, instagramı inceleyim dedim.
Öyle maharetli hanmlar, öyle zevkli, renkli evler , özenli sofralar gördüm ki.
Genelde minik çiçekli dekorlar, beyaz ya da açık renk mobilyalar dikkatimi çekti.
Çok moda. 
Hele vintage tarzı şeyler çok hoş
Beğenmeyen yoktur herhalde.
O nezih mekanları görüp de evimde şunumu değiştireyim demeyen de yoktur.
Hele o sofra postları, fotoğrafları.
Harikulade...


Merak ettim bu ince yayınları yapan kişilerin ruhlarıda ince mi diye.
Acaba paylaşımlar karakterleri, yaşam tarzını yansıtıyor mu?
Yoksa her şey tekerrürden mi ibaret?
Biri yaptı diye gelenekselleşti mi bir çok şey?
Ya o güzelim evlerde mutsuz,şişko bir kadın hayal ettiniz mi hiç?
Hep makyajlı dolaşan, düzenli plates yapan, dizleri çıkmış pijama değil saten gecelik giyen tipler di mi o kadınlar?
Bütün fotoğraflarda gülen suratlar var.
Öğrencilerin "Bu devirde bu mesleğe ekmek var." deyip tercih ettikleri psikoloji bölümüne inat
 mutluluk hastalığına mı yakalandı bu insanlar?
Herkes her şeyin en iyisini mi bilir?
Yapılan güzel şeyler, hissedilen güzel duygular paylaşılmayınca israf mı olur ya da?
Mutuluklar paylaşılınca çoğalır mı yoksa başkalarını mutsuz mu eder?
Hatta o mutsuzların oluşturduğu haset duygusu nazara dönüp paylaşılan mutluluğu da mı mahfeder?
Hiç bunalım anlarınızda sırıtılarak çekilmiş sahte fotoğraflarla karşılaştınız mı?
içinizden "yapmacıksınız oğlum" diye yorum yazmak geçerken fotoğrafı beğendiğiniz oldu mu?
Kurduğunuz sofrayı beğenmeyip, şurada bi süslü peçete, şurada iki amerikan servis,şurada güzel tabaklar olsaydı diye düşündünüz mü?
Evden çıkma imkanınızın olmadığı, çıktığınızda gidebileceğiniz en güzel yerin iki sokak ötesindeki başka bir ev olduğu bir zaman peki?
Tam bu sırada tiyatrolar, sinemalar, konserler, şehirler, ülkeler gezen gülen suratlarla karşılaştınız mı?
Aynı kıyafetin bin beş yüz rengini alıp, hergün birini giyip poz verip paylaşanları da mı gördünüz sosyal medyada?

Aslında biz profesyonel milletiz bakmayın.
Zaten her konuda hepimizin fikri var bunda hemfikiriz.
 Ne zaman herbirimiz kendinden başkasını beğenmeyen birer mimar, modacı, sitilist, model, aşçı, kaşif olduk orasını kaçırdım.

"Çağın vebası: ‘mutsuz insanlar’, ‘mutlu fotoğraflar.’" cümlesi ne de güzel özetlemiş her şeyi.
Züğürt tesellim ise genlerimizde görgüsüzlüğün olmaması, bu yaşananlar zamanla düzelecek küçük deformasyonlar diyelim.

Biz üst katımızdakinin sıkıntısından haberi olmayan, komşusunu tanımayan bir nesil olduk.
Öteyandan arkadaşlarımızın arkadaşlarının mutluluğunu gözünü kırpmadan takibe aldık.

Yokluk insani değerleri güçlendiren bir  maduriyet kesinlikle böyle düşünüyorum.
Ne kadar yaşam şartlarımızın zorluğundan bahsetsek de bu yabanileşme ve aynı zamanda görgüsüzleşme süreci birbirimize mudaramızın kalmamasından.
Yine de Allah kimseyi kimseye muhtaç etmesin de 
şu "köylülük" dediğimiz şey hakikaten milletin efendisi mi ne?

Çok soru sordum biliyorum sevgili okur.
Şimdi bunları cevapla bakalım, ben uyuyacağım.


8 Mart 2015 Pazar

Bat- ta- niyem kareli bat- ta-niyem, değerli her saniyem !

http://www.izlesene.com/video/multitap-battaniyem/7804436#

Minnak kızıma minnak bi bebek diktim :)

 Merhaba sevgili okur,

Bu bebeklerin 6. ayı bayağı değiştikleri, yorucu bir aymış onu fark ettim.
Her görenin kuzu bu kuzu dediği, tek derdi kucağa alınmak olan kızım bu ay hiçbir şeyden mutlu olmamaya başladı.
Hele şu 6. ay karma aşısı yok mu, çok kötü etkiledi yavrumu. 
Gece sabaha kadar, sabah akşama kadar durmadan ağladı desem yeri.
Neyse ki aşıların etkisi geçtikçe normale dönüyor bebeğim.
Gün geçtikçe sakinleşiyor.
İşte bu sıkıntılı günlerde kızımı ödüllendirmek, eğlendirmek için bir bebek dikmeye karar verdim.
Ha ha, bu cümleye inanan var mı?
6 aylık bebe ne bilsin ödülden cezadan di mi? Tabi ki tamamen kendi hevesimden gelişti bu oyuncak vakası.
 Önce işe yaramaz kumaşları derledim topladım. 
Nurtopu gibi kumaşlarım, kurdelalarım, boncuklarımın olduğu bir kolim oldu.
Sonra internetten dikilmiş bebeklere baktım.Tilda bebekler dikkatimi çekti ama çok da hoşuma gitmedi. 
Tilda benzeri hayvana benzeyen oyuncakları daha çok beğendim.
Gördüğüm bebeklerin hoşuma giden yerlerini birleştirince de böyle bir şey çıktı ortaya.

Çok samimi bir arkadaşım "Aynı ucubeye benzemiş, dikkat et Hale bundan korkmasın." dese de bence fena olmadı :))
Beğenen olur da dikerse diye dikim aşamalarını da paylaşıyorum.


Bir ara da bu minik eteği dikmiştim. 


Dikiş dikmek çok eğlenceli sevgili okur, stres atmak için bire bir.
Tabi biraz geliştirmek lazım iki kumaşı yan yana getirdim diye havaya girdim sanma :)

Sevgiler...

Bebeğim yemek yemiyor diye üzülenlere...


Bir bebeğinin olması ne kadar güzel bir duygu bilemezsin sevgili okur.
"Dünyaya yeniden gelmek." deyimini çok duyarsın da ancak bebeğin olduğunda anlamlandırırsın.
İçinde büyüttüğün o canlıyı ellerine almak, sesini duyabilmek, koklayabilmek, hareket ettiğini izleyebilmek daha nice güzelliğe şahit olmak tam da "tarifsiz" kelimesinin içini dolduran hisler...
Hissedilen şeylerin izahı yok, bu duyguyu yaşayıp da aksini iddia edenin aklına şaşarım!
Rabbim hayalini kuran, dileyen herkesi bir evlatla lütuflandırsın.

İşte bahsettiğim bu duyguları çok şükür yaşadık biz.
Bebeğimizi kucağımıza aldık, heyecanla titizlikle Allahın yardımıyla 6. aylık oluşunu da gördük. 
Doğumundan itibaren her ay kontrollerine götürdük. Bebeğimiz gayet sağlıklıydı çok şükür.
 Sadece kilo alımı biraz yavaştı ve bu hareketli bebeklerde olan bir şeydi.
 Yalnız şöyle bir detay vardı bunların hepsi çocuk doktoruna göreydi. Ya etraftakiler onlar tabi ki doktordan iyi bilirlerdi!
 Buradan gerisini tahmin edrsin ama yine de iyi oku sevgili okur, özlelikle bebekli okurlar.

 Bebeğim bir ay 600, bir ay 300, bir ay 150 gr gibi yüksek olmayan  kilo alımlarıyla gelişiyor. Bunlar benim için sorun değil tabi ama kızımı görenlerin gereksiz, abartılı tepkilri yüzünden pimririklendim, sorun haline getirdim bebeğimin kilosunu.

Dr tavsiyesiyle 4. ayda ek gıdaya başladık. Meyve suyu, püresi sebze çorbası... 
Bebeğim bunara yavaş yavaş alışırken memlekete gittik.
Önüne gelen bir şey söyleye söyleye çocuğa neredeyse salçalı yemek verecek kıvama geldim. 
Tuzlu, şekerli demeden önüme geleni çocuğuma vermeye çalıştım. 
Çünkü kural "Kendin ne yersen onu yedir."di ya!
 Yetmedi saçma sapan mamaları eve doldurdum, yetmedi bebe bisküvileri, tam buğday unları, ruşeymler...
 Bu da bir kısmının fotoğrafı hatta.
 

Kaşık, kavanoz mamalarının envai çeşitini almıştım da o gün bir de devam sütünü deneyeyim dedim.
 Bebeğime devam sütünü hazırladım ( bunları kendi sütüm varken yapıyorum bu arada) Biberonuna doldurdum.Sevecen bir tavırla eline verdim.
Yavrum her eline aldığını ağzına götürdüğünden alışık olmadığı biberonu da hemen aldı ağzına.
Bir yudum içti, iki yudum içti ve başladı /abartmıyorum/ genç kız gibi içini çekerek ağlamaya. 
Sussun diye kucağıma oturttuğumda eğilip beni emmeye çalıştığını fark ettim. 
İşte o zaman kafama bir taş düştü, ne taşı kaya kaya!
 İçime bir kuş girdi, o çırpındıkça benim yüreğim parçalandı başladım ağlamaya.

Ne yapıyordum ben? 
Defalarca doktora götürüp, "çok canlı bir bebek, sağlıklı bebek" olduğunu defalarca duyduğum kızıma "6 aylık bebek 6 kilo olur mu canım?" laflarına kanıp eziyet ettim resmen.
 Daha minicik olan midesine ne buldum doldurmaya çalıştım. 
Böyle annesinin her verdiğini yiyen bebekler yok değil evet. Ama benim kızım doğduğu günden beri çok daha nazlı diğer bebeklerden. Ağlarken sesi bile çıkmaz dikkat etmezsen duyamazsın bir düşünsene.

Yaptıklarımdan pişman oldum sevgili okur. 
Kendi kendime söz verdim kızımı bunaltmayacağım artık. 
Şöyle geniş çaplı bir araştırma da yaptım, boyu ve kilosunda artış olan bebekler sağlıklı bebeklermiş, hatta bazı aylar kilo almayabilirlermiş.
 Kilosunda düşüş varsa o zaman sorun olabilirmiş.
Onun da yöntemi doktora götürüp tedavi ettirmek çocuğu bunalta bunalta birşeyler yedirmye çalışmak değil. Ben bebeğimin ne istediğini buldum, özellikle rahatsız olduğu zamanlarda daha çok anne sütü almak istiyor, ek gıdaları reddediyor. 
O zaman bana onu bol bol emzirmek düşüyor.
 Bu ek gıdadan vazgeçtiğim anlamına gelmiyor tabi. 
Azar azar bunaltmayan denemelerle, kendisinin de yiyecekleri ağzına götürmesine fırsat vererek onu beslemeye çalışacağım. 
Bir savaş haline gelmeyecek yemek saatlerimiz.
Gelişmeleri paylaşacağım inşallah.
Sevgiler...

1 Mart 2015 Pazar

Gözümden yaş geldi ama gülmekten:)

Mesâ el- hayr sevgili okur :)

Şimdi sana bir video paylaşacağım.
Dur önce bir karşıma çıkışını anlatayım:)
Bir sebepten moralim bozuk bilgisayar başına geçtim.Öyle bir face adresime bakayım dedim.
Arkadaşın biri bir video paylaşmış. Hani facebookta şimdi videoya dokunmadan kendini izletmeye başlama ayarı var ya, hah tam da o ayar başlattı videoyu. Gözüm takıldı ,dur bi izleyeyim dedim. Üstüne bir de sesini açtım videonun.
Yeminle söylüyorum çatladım gülmekten. Bu gülüş bana en az bir yıl yeter. Öyle böyle değil, nefsim kesildi gülerken. Nasıl kahkaha attıysam bebeğim ağladı korkudan. Gülmeye doyamadım bi beş dakika da arkadaşımla telefonda güldüm :)
Paylaşıyorum videoyu, da daaaammmm :

https://www.facebook.com/video.php?v=907784452600696&set=vb.755601127819030&type=2&theater

"Peh, bu muydu? " diyene dayak var haberiniz olsun. Terliğin topuğunu vururum ağzınıza hem de !
 Şaka tabi, herkes aynı şeye gülecek diye bir şey yok.
Ama bana terapi oldu, yalan yok :)

Bu arada namaz kılmayı bilmediğini, düşündüğümden, küçümsediğimden değil gülüşüm. Nihat Doğan abimiz kırılmasın sonra, Esra bana gülmüş, diye:P

Neyse bu kadar gülmek kafi, dağılın bakalım.

Allah gülmekten ayırmasın di mi? 

Pazar kahvaltısı dediğin ...


 Merhaba sevgili okur,
Pazar sabahları ne de güzel olur değil mi?
Uykunun dibine vurulduğu, neredeyse bütün gün pijamalarla dolaşıldığı, kafanın rahat olduğu, öğle yemeği vaktinde oturulan ve neredeyse ikindide kalkıan kahvaltıların olduğu...
Tabi en çabuk biten günde pazardır o ayrı.



Bu da bizim pazar kahvaltımızdan bir kare. Uzun zamandır yapmadıysanız pişi candır derim ben :)

Sevgiler.