27 Temmuz 2015 Pazartesi

Hüzünlü gurbet

Başlığa bakıp da bu kız yine depresif deme sevgili okur.
O kadar da hüzünlü değilim.
Lakin memleketten yeni geldik İstanbul'a.
Tabi biraz burukluk oluyor.
En son giderken annem ve babamın bizim evimizde olması da eve girinceki burukluğu artırıyor biraz.
Masanın üzerinde annemle aldığımız birkaç parça eşya duruyor.
Hale'nin oyuncağını yerden en son annem kaldırmış belli.
Kur'an-ı Kerim'i en son babam okumuş, bıraktığı yerde duruyor...
Bu böyle sürüp gider tabi sevgili okur, belki daha çok hüznü de barındırırdı da,
ablamlar ve abimler de bu ay içinde ziyaretimize gelecekler.
Hem de ayrı ayrı.
Bir çırpıda gitmiş olmayacaklar böylece.
Bunu düşününce insanın hüzünlenmek yerine hazırlık yapası geliyor :)
Misal bir buçuk ay önce sildiğim camları tekrardan silmek,
banyoyu tuvaleti bir elden geçirmek,
nevresimlere çeki düzden vermek,
gelince vakit kaybetmeyelim diye önceden bir şeyler yapıp buzluğa atmak gibi.
İçi boşalmış ama ortada duran valizlerden 
bir kısmı kuruyan bir kısmı asılmayı bekleyen çamaşırlandan falan bahsetmiyorum.
Onları zaten bilirsin :P

Bu arada ilk ağırladıklarım misafirlerim aklıma geiyor da, insan bayağı acemilikler yapıyormuş onu fark ediyorum.
Gerçi bir kısmında Hale'nin karnımda olmasının payı büyük.
Yine de kusurlarımız çoktur tabi ama insan bir şeyler öğreniyor zamanla...

Hayat onca olumsuzluğa rağmen elhamdülillah güzel.
İnsan yaşadıkça daha da biliyor küçük şeylerden mutlu olmayı.
Tam sinir küpüne dönmüşken küçük meleğimin "edda" demesi her şeyi siliveriyor.
Söylediğim sözcükleri acemice tekrar etmesi,
uykusu gelince anne anne diye ağlaması, 
ayağına takılan kurdelaya büyük bir çaresizlik içinde bakıp ağlaması,
bana sığınması
işte bunlar hep mutluluk sebebi.
Yazarken biryandan düşündüm de,
"Ne kadar da nankörüm be." dedim kendime.
Hiç ufak şeyler mi bu saydıklarım.
Daha ne olsun?
Çok şükür Rabbime.

Ben kendime yine kararlar aldım sevgili okur,
kitap okumanın tadına varmış ama tadını unutmuş biri olarak
tez zamanda kendime kitaplar seçip kaybolmak istiyorum sayfalarında.

Ütümü, yemeğimi, temizliğimi daha nice işlerimi yapayım da öyle okuyayım demeyeceğim bu sefer.
Hale'ye de okumayı öğreteceğim ki o da okusun, sekteye uğratmasın beni :P
Kararlıyım.
Arada espri yaptığıma bakma.

Bunca işin arasında oturup sana yazıyorsam, seni sevdiğimden değil de neden olabilir sevgili okur?

Bu çok sevdiğim parçayı da paylaşayım ama gurbettekiler ağlamasın söz mü?



Öperim !

2 yorum:

  1. Aslında biz de büyüyoruz dimi minik kelebeklerimizle. Ve en güzeli bunu bize o mini minnacık melekler farkettiriyor. Onlar yokken ne kadar da sıradandı yemek yapmak kitap okumak. Oysa şimdi ne kadar da kıymetli boşa akan zaman.. Boş boş otururken tv karşısında ne kadar da anlam buldu yaşamak..

    YanıtlaSil
  2. Aynen öyle esracım "yaşamak anlam buldu"

    YanıtlaSil